Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

sıkı sıkıya

  • 1 sıkı sıkıya

    ganz fest

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > sıkı sıkıya

  • 2 sıkı sıkıya

    1) стро́го-на́строго
    2) кре́пко

    Türkçe-rusça sözlük > sıkı sıkıya

  • 3 sıkı sıkıya sarılmak

    v. stick to

    Turkish-English dictionary > sıkı sıkıya sarılmak

  • 4 sıkı

    1. adj eng; fest verschnürt; vollgestopft (Kissen); streng (Diät, Kontrolle); schwer (Zeiten); scharf (Wind); fig Person knickerig, kleinlich
    2. adv fest; ordentlich;
    sıkı basmak v/i sicher auftreten, sich durchsetzen;
    sıkı durmak fig fest bleiben, die Ohren steifhalten;
    sıkı fıkı vertraut, intim;
    sıkı sıkıya fest (verschlossen); nachdrücklich (ermahnen);
    -i sıkı tutmak fig fest im Auge behalten; fig festhalten;
    -i sıkıya almak bedrängen A; zusetzen D; fest in die Hand nehmen;
    sıkıya gelmek in Bedrängnis geraten;
    hiç sıkı gelemez er will es immer leicht haben;
    sıkıysa wenn er usw Mumm hat …

    Türkçe-Almanca sözlük > sıkı

  • 5 sıkı

    I adj
    1) fest
    \sıkı durmak ( fam) die Ohren steifhalten
    bir şeyi \sıkı tutmak etwas festhalten
    2) streng, straff
    \sıkı bir perhiz eine strenge Diät
    3) ( dar) eng
    \sıkı temas ein enger Kontakt
    4) \sıkıysa gelsin! wenn er sich traut, soll er kommen!
    II s ohne pl Bedrängnis nt
    \sıkıya gelmek in Bedrängnis geraten

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > sıkı

  • 6 sıkı

    стро́гий
    * * *
    1.
    1) те́сный, у́зкий

    sıkı işbirliği — те́сное сотру́дничество

    yaka sıkı — воротничо́к у́зок

    2) туго́й, пло́тно наби́тый

    sıkı bir denk — ту́го наби́тый тюк

    3) стро́гий, жёсткий, твёрдый

    sıkı denetim — стро́гий контро́ль

    sıkı kurallar — стро́гие пра́вила

    sıkı perhiz — стро́гая дие́та

    4) спе́шный, сро́чный; напряжённый

    sıkı çalışma — напряжённая рабо́та

    5) бы́стрый, стреми́тельный

    sıkı yürüyüşle — бы́стрым хо́дом, бы́строй ходьбо́й

    6) разг. жа́дный, прижи́мистый
    2.
    1) затрудни́тельное положе́ние, стеснённые обстоя́тельства

    sıkıya gelmek — оказа́ться в затрудни́тельном положе́нии

    sıkıda kalmak — находи́ться в затрудни́тельном положе́нии

    2) стро́гость

    sıkıya alışmamış — не привы́кший к стро́гой дисципли́не

    alınan önlemlerin sıkı olması — стро́гость при́нятых мер

    3.
    1) кре́пко, пло́тно, ту́го
    2) стро́го
    ••
    - sıkı basmak
    - sıkı durmak
    - sıkı tutmak

    Türkçe-rusça sözlük > sıkı

  • 7 sıkı

    1.
    1) затрудни́тельное положе́ние, стеснённые обстоя́тельства

    sıkı ya dayanmak — выде́рживать тяжёлую нагру́зку, переноси́ть тру́дности

    sıkıya gelmek — оказа́ться в затрудни́тельном положе́нии

    sıkıda kalmak — находи́ться в затрудни́тельном положе́нии

    2) стро́гость (в чём-л.)

    sıkı ya alışmamış — не привы́кший к стро́гой дисципли́не

    2.
    1) те́сный; у́зкий

    sıkı ayakkabı — те́сная о́бувь

    2) бли́зкий; инти́мный; те́сный

    sıkı ahbap — бли́зкий друг

    sıkı dostluk münasebetleri — те́сные дру́жеские отноше́ния

    3) туго́й, пло́тно наби́тый

    sıkı bir denk — ту́го наби́тый вьюк

    4) стро́гий, суро́вый; жёсткий, твёрдый

    sıkı bir disiplin — стро́гая дисципли́на

    5) тру́дный, затрудни́тельный

    sıkı zamanlarda — в тру́дные времена́

    6) кре́пкий; си́льный

    sıkı dur! — держи́сь кре́пче!

    sıkı rüzgâr — си́льный ве́тер

    Büyük Türk-Rus Sözlük > sıkı

  • 8 sıkı

    "1. tight; firm. 2. tightly. 3. close (weave). 4. closely (woven). 5. strict, strictly observed or enforced. 6. stingy. 7. wad (for a muzzle-loader). 8. strong, heavy (wind or blow with the fist). 9. numerous and pressing (jobs). 10. slang first-rate, great, very good. -ysa vulg. If you think you can do it,...!/If he thinks he can do it,...! - basmak to use one´s authority, insist on having one´s way. - çalışmak to work hard. - durmak to be brave or firm; to act bravely or firmly; to stand one´s ground. - esmek to blow a gale. - fıkı 1. intimate (friend). 2. on intimate terms, palsy-walsy. -ya gelmek to get in a predicament, get in a tight spot. -yı görünce when things get rough. -da kalmak to be in a jam, be in a tight spot. -ya koymak /ı/ to put great pressure on (someone). - sıkıya 1. very tightly. 2. well, in a thoroughgoing fashion. - tutmak /ı/ 1. to hold (something, someone) tightly. 2. to do (a job) with scrupulous care. -yı yemek to get a scolding."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > sıkı

  • 9 тесно

    sıkışık,
    sıkı sıkıya
    * * *
    1) нареч. sıkışık (durumda); sıkı sıkıya

    сиде́ть те́сно — sıkışık oturmak

    дере́вья бы́ли поса́жены о́чень те́сно — ağaçlar çok sık dikilmişti

    э́тот вопро́с те́сно свя́зан с... — bu sorun...a sıkı sıkıya / çok yakından bağlıdır

    2) безл. сказ. dar(dır)

    здесь о́чень те́сно — burası çok dar

    на́шей семье́ в э́той кварти́ре те́сно — bu daire ailemize dar geliyor

    в трамва́е бы́ло о́чень те́сно — tramvaydaki yolcular sımsıkışık durumdaydı

    Русско-турецкий словарь > тесно

  • 10 tight

    adj. sıkı, dar, gergin, kasılmış, sızdırmaz, zor, kritik, kısa ve özlü, cimri, eli sıkı, başabaş, sarhoş
    * * *
    1. sıkıca (adv.) 2. sıkı (adj.)
    * * *
    1. adjective
    1) (fitting very or too closely: I couldn't open the box because the lid was too tight; My trousers are too tight.) dar, sıkı
    2) (stretched to a great extent; not loose: He made sure that the ropes were tight.) gergin, sıkı gerilmiş
    3) ((of control etc) strict and very careful: She keeps (a) tight control over her emotions.) sıkı, sert
    4) (not allowing much time: We hope to finish this next week but the schedule's a bit tight.) sıkışık, yoğun
    2. adverb
    ((also tightly) closely; with no extra room or space: The bags were packed tight / tightly packed.) sıkı sıkıya, sıkıca
    - - tight
    - tighten
    - tightness
    - tights
    - tight-fisted
    - tightrope
    - a tight corner/spot
    - tighten one's belt

    English-Turkish dictionary > tight

  • 11 close

    adj. yanaşık, kapalı; içli dışlı; ketum, sıkı fıkı (Argo), saklı, sık, mahrem; cimri, kıt; yakın, bitişik; sıkı, amansız, detaylı, bunaltıcı; son
    ————————
    adv. yakın, yakından, sıkışık durumda
    ————————
    n. bağlantılı; göğüs göğüse kavga; avlu (okul, kilise); geçit, son, sonuç, son söz, kadans
    ————————
    v. kapamak, kapatmak; yaklaşmak, anlaşmak, uzlaşmak; kesmek, örtmek; son vermek; kilitlemek, sürgülemek; bitirmek
    * * *
    1. yakın (adj.) 2. kapat (v.) 3. kapalı (n.)
    * * *
    I 1. [kləus] adverb
    1) (near in time, place etc: He stood close to his mother; Follow close behind.) yakında, yanında
    2) (tightly; neatly: a close-fitting dress.) sıkı sıkıya
    2. adjective
    1) (near in relationship: a close friend.) yakın, samimî
    2) (having a narrow difference between winner and loser: a close contest; The result was close.) başabaş, neredeyse berabere
    3) (thorough: a close examination of the facts; Keep a close watch on him.) dikkatli, tam
    4) (tight: a close fit.) sıkı, dar
    5) (without fresh air: a close atmosphere; The weather was close and thundery.) havasız, boğucu
    6) (mean: He's very close (with his money).) eli sıkı, cimri
    7) (secretive: They're keeping very close about the business.) ağzı sıkı
    - closeness
    - close call/shave
    - close-set
    - close-up
    - close at hand
    - close on
    - close to
    II 1. [kləuz] verb
    1) (to make or become shut, often by bringing together two parts so as to cover an opening: The baby closed his eyes; Close the door; The shops close on Sundays.) kapa(t)mak, kapa(n)mak
    2) (to finish; to come or bring to an end: The meeting closed with everyone in agreement.) bit(ir)mek
    3) (to complete or settle (a business deal).) anlaşmaya varmak
    2. noun
    (a stop, end or finish: the close of day; towards the close of the nineteenth century.) son, bitim
    - close up

    English-Turkish dictionary > close

  • 12 streng

    1. adj sert, sıkı; Kälte şiddetli; Strafe ağır; (unnachgiebig) katı, acımasız
    2. adv: sich streng halten an -e sıkı sıkıya uymak;
    streng genommen aslına bakılırsa;
    streng verboten (vertraulich) kesinlikle yasak (gizli)

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > streng

  • 13 krampfhaft

    1) med kramp gibi
    2) ( verbissen) sıkı; ( Anstrengung) büyük;
    \krampfhaft an etw dat festhalten bir şeye sıkı sıkıya sarılmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > krampfhaft

  • 14 тщательно

    özenle, özene özene; titizlikle; inceden inceye

    тща́тельно проду́манный план — inceden inceye düşünülmüş plan

    тща́тельно ото́бранные ли́ца — özenle seçilmiş kişiler

    он тща́тельно скрыва́л своё и́мя — ismini sıkı sıkıya saklardı

    он тща́тельно избега́л э́той те́мы — bu konudan dikkatle kaçınıyordu

    тща́тельно расчёсанные во́лосы — özentiyle taranmış saçlar

    Русско-турецкий словарь > тщательно

  • 15 stick to

    ayrılmamak, bırakmamak, tutmak, yerine getirmek, bağlı kalmak, vazgeçmemek, sıkı sıkıya sarılmak

    English-Turkish dictionary > stick to

  • 16 stick to

    ayrılmamak, bırakmamak, tutmak, yerine getirmek, bağlı kalmak, vazgeçmemek, sıkı sıkıya sarılmak

    English-Turkish dictionary > stick to

  • 17 hermetisch

    hermetisch adj sıkı sıkıya

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > hermetisch

  • 18 anklammern

    an|klammern
    I vt ( mit Klammer) tutturmak
    II vr sıkı sıkıya sarılmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > anklammern

  • 19 Zeremoniell

    Zeremoniell <-s, -e> [tseremo'njɛl] nt
    teşrifat, seremoni; ( Protokoll) protokol;
    der Empfang erfolg nach einem strengen \Zeremoniell kabul, protokole sıkı sıkıya uyularak yapılır

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Zeremoniell

  • 20 туго

    sıkıca,
    sıkı
    * * *
    1) нареч. sıkı, sıkıca

    ту́го натяну́ть что-л.bir şeyi iyice germek

    ту́го затяну́ть по́яс — kemerini sıkıca sıkmak

    ту́го завя́занный га́лстук — sıkı(ca) bağlanmış kravat

    ту́го наби́тая поду́шка — sıkı doldurulmuş yastık

    ту́го наби́ть мешо́к — çuvalı sıkı doldurmak

    2) в соч., → сказ., разг.

    с деньга́ми бы́ло ту́го — para sıkıntısı çekiliyordu

    в про́шлом ме́сяце нам ту́го пришло́сь (с деньга́ми) — geçen ay sıkıştık

    е́сли тебе́ бу́дет ту́го... — sıkıya gelirsen...

    Русско-турецкий словарь > туго

См. также в других словарях:

  • sıkı sıkıya — zf. 1) Çok sıkı olarak, sımsıkı Bekçiyi sıkı sıkıya bağlayarak ötede hendeğin içine bıraktılar. M. Ş. Esendal 2) İyice Biçimler sonsuz ve ölümsüzdür ama maddeye sıkı sıkıya bağlıdırlar. A. Erhat …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sıkı — sf. 1) Dar Sıkı bir kemer. 2) İyice sıkıştırılmış, doldurulmuş, tıkız, gevşek olmayan Sıkı bir denk. 3) Zorlu, güçlü ve etkili En sıkı ve katı bir merkeziyet sistemi, bugün diğer faaliyet merkezlerini bloke edebilir. B. Felek 4) Dikkatli, titiz… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bağlaşık — sf., ğı 1) Aralarında anlaşma veya sözleşme sağlanmış olan (kimse veya topluluk), müttefik 2) Sonuç, sebep gibi birbiriyle sıkı sıkıya bağlı ve karşılıklı bağımlı olan (nesne, terim) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • biçimcilik — is., ği 1) Biçime sıkı sıkıya bağlılık 2) fel. Özü, içeriği yeterince önemsemeden yalnız biçim üzerinde duran, biçime ağırlık veren görüş Birleşik Sözler insan biçimcilik …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • formaliteci — is. 1) Özellikle resmî işlerde yöntemlere, tüzüklere sıkı sıkıya bağlanıp işlerin yürümesini güçleştiren kimse 2) mec. Biçimci, şekilci, şekilperest, formalist 3) mec. Bir işi olduğundan fazla abartan, kurallara gereğinden fazla bağlı olan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ilke — is. 1) Temel düşünce, temel inanç, umde, unsur, prensip İlkelerine sıkı sıkıya bağlı, bilinçli ve ödün vermez bir insandı. H. Taner 2) Temel bilgi Kimyanın ilkeleri. 3) Öge Atomlar cisimlerin ilkeleridir. 4) Davranış kuralı Bence ahlakın bir… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • katı — 1. sf. 1) Sert, yumuşak karşıtı Bu hâl, onu ilk defa giyilen katı gömlek gibi sıkıyordu. F. R. Atay 2) mec. Hoşgörüsüz, acımasız, merhametsiz, zalim Katı yürekli. Katı davranış. 3) mec. Düşünce ve davranışlarında belli ilkelere sıkı sıkıya bağlı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kundak — 1. is., ğı 1) Yeni doğmuş çocuğu ilk aylarda sıkıca sarıp sarmalamaya yarayan geniş bez Kendisine uzattıkları ince ve beyaz bir kundağa sarılmış kızına baktı. Ö. Seyfettin 2) Bu bezle sarılmış bebek Dikmen Yıldızı kundağı kucaklayarak ağır,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • protokolcü — is. 1) Protokol işleriyle uğraşan kimse 2) mec. Kurallara sıkı sıkıya bağlı olan kimse Pek protokolcü olduğu için yemek sessiz geçiyordu. F. R. Atay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • örklemek — örklemek, sıkı sıkıya bağlamak. III, 443 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • FIRKA-İ NÂCİYE — Kur an ı Kerim e ve Sünnet i Seniyeye sıkı sıkıya bağlı olup Ehl i Sünnet ve Cemaat yolundan ayrılmayan müslümanlar. Bunlar kıyamete kadar lütf u İlahî ile devam eder …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»